Kamile Yılmaz – 28/01/2023
8 Mart 2012’de 3 ton ağırlığında, 6 metre yüksekliğinde, yazma görüntüsünde, kırmızı, 100 metre kare içine girilebilen bir anıt dikildi. Üstünde lazer ile delinerek 476 kadının adı ve memleketi yazıldı. Bundan sonra gelecek kadınlar için de boş kısım bırakıldı. Bu kadınlar, en yakınları, hatta güvendikleri insanlar tarafından öldürülmüştü.
Anıt, 02.09.2010 yılında 12 eser arasından, Prof. Meriç Hızal’ın eseri seçildi. 4 Şubat 2010’da Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi, sivil toplum örgütleriyle kadın cinayetlerine karşı çıkmak, farkındalık ve duyarlılık yaratmak için bir komisyon kuruldu. Bu komisyon parasal dayanışmayı sağlayarak, Muratpaşa Belediyesi’nin desteğiyle anıtın giderini karşıladı. Tümüyle bu çaba kadınların emeğidir. Hepimizin katkısı olsa da dernek üyelerinden en çok Gülser Kayır’ın emeği geçmiştir. Bu anıtı kotarmak hiç de kolay olmamıştır. Ayrıca böylesi bir anıt, dünyada ilktir. Başka bir örneği yoktur. Uzunca süre anıtın dikileceği yer belirlenememiş, sonunda Bayındır Park’ta karar kılınmıştır. Aslında biz kadınlar olarak, Cumhuriyet Meydanı’nın yanındaki “Kadın Yarı” denen, öyküsü de yine kadın öldürümleri olan yeri istemiştik. Görünür bir yerde olması da önemliydi. Ama Bayındır Park da etkinlik yapabilmek açısından önemli. Sonunda hepimiz anıtın şu andaki yerinden memnunuz.
Siyah granit üzerine beyaz ışıklar halinde, kadınların adları düşer gündüz. Gece içeriden verilen ışıkla siyah gökyüzüne beyaz ışıklarla yazılır. Rüzgârlı günlerde bu deliklerden giren rüzgâr, bize kadınların adlarını fısıldar.
Meriç Hızal “Kadınların adını yazdığım metali delik bıraktım ki yağan yağmur gözyaşı gibi içeriye damlasın” diyor. Anıt dikilirken, Meriç Hızal’ın yanındaydım, bir dergi için onunla röportaj yaptım. Büyük anıtı dikmeye çalışan işçilerini, sanki ellerinde narin bir bebek varmış gibi sürekli uyarıyordu. “Aman dikkat edin” diyerek yüreği elinde, gözü 476 kadının adlarındaydı.
Anıt dikildikten sonra da kadınlar öldürülmeye devam etti. O günden beri binlerce kadın öldürüldü. Bizler yazmaktan, onları anmaktan, mahkemelerine koşmaktan, kadının insan haklarını savunmaktan, yorgun değil öfkeliyiz. Katilleri sergilemek, gerekli cezaları almalarını
sağlamak, onları insanlık adına utandırmak istiyoruz.
Alyazma Anıtı, aynı zamanda İstanbul Sözleşmesinin asla kaldırılmaması gerektiğinin bir göstergesidir. Kadınlar, daha çok aile bireyleri tarafından öldürülürken, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması olacak iş değildir. Kadınlar, dünyanın yarısıdır, diğer yarısını da doğurandır. Yaşamı omuzlayandır. İnsanlığın gülen yüzü, barışın sembolüdür.
Umutsuz değiliz. Ülkemizde ve dünyada kadınlar dayanışacak, insanca yaşamı kuracaktır.
Alyazma Anıtı tanığımızdır.
Yaşasın kadın dayanışması ve duyarlılığı.