Gülser Öztunalı Kayır

Kadına karşı erkek şiddeti tüm dünyanın temel toplumsal sorunudur. Ancak ülkemizde bu sorunun üstü örtülmek istenmekte çeşitli yollarla görünmez olmasına çalışılmaktadır. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kaldırılarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kurulmuş olması, kadına bakışın göstergesidir.  AKP hükümeti tarafından onlarca yıldır, kadına şiddetle ilgili mücadelede, çalışmalarda, söylemlerde ve uygulamalarda özne olan kadını ve çocuğu dikkate almamaktadır. Ataerkil düzeni koruma, eşitsizlik, kadın emeği sömürüsü, şiddet üretimi ve çocuk istismarı aracına dönüşmüş olan ailenin öncelenmesi politikalarının üretilmesine devam edilmektedir. Eski beyannamelere göre, 2023 Seçim beyannamesinde katlanarak artmış olan şiddetle mücadelede, aile kavramı 228 kez, kadın kavramı da 160 kez kullanılmıştır. Önceleri kadının güçlendirilmesinden söz edilirken bu beyannamede aile ve toplumun güçlendirilmesi öne çıkarılmıştır. Son dönemde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284 sayılı kadına şiddeti önleme yasasının da seçim vaatleri içinde iptal edilmek istenmesi noktasına gelinmiştir.

Bu politikalara karşı 340 dan fazla kadın kuruluşunu bir araya getiren EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) ve kadın hareketi ülke geneline yayılmış olan güçlü, etkili ve kadın bilincini dönüştürücü bir mücadeleyi sürdürmektedir. Hatta muhalefet etmekte, görünür hale gelen, “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz” söylemiyle kadınların ne kadar güçlü olduğu sıklıkla vurgulanan bir konu olmuştur. Tacize, tecavüze ceza indirimi getirilmek istenmesi, cezasızlıkların artması, çocuk istismarlarının büyük artış göstermesi, kızların çocuk yaşta ve zorla evlendirilmesi,  kadınların mücadele ederek elde ettikleri birçok kazanımlarının ellerinden alınmaya çalışılmasını benimseyen yönetime karşı topyekün mücadeleye ihtiyaç vardır.

İlk ülke olarak 2012 yılında onaylanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” den meclis kararı olmaksızın, hukuksuz bir şekilde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ayrılmış bulunsak da İstanbul Sözleşmesi hukuksal olarak henüz yürürlüktedir. Bu Sözleşme hükümlerine dayanarak iç hukukumuzun gereği hazırlanan 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 8 Mart 2012’de kabul edilmiş ve 20 Mart 2012’de Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Kadınların, erkeklerin, çocukların şiddetten uzaklaştırılması, korunması ve desteklenmesine yönelik bir yasadır ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra 6284’ün önemi daha fazla artmıştır. Eksiklikleri olsa da şiddetten korunmak için zorunlu olan bu şiddet önleme yasası, tartışmaların göbeğine yerleşmiştir. Bu da yasanın iptalini isteyen partilerin kadın düşmanı olduklarının ispatıdır.

 

6284 – AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN -dan bazı önemli noktalara göz atalım:

MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir

  1. b) Şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, kadın erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izlenir.
  2. c) Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları insan onuruna yaraşır bir şekilde yerine getirilir.

MADDE 2- d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,…. İfade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Koruyucu ve Önleyici Tedbirlere İlişkin Hükümler başlığı ile verilmektedir. Mülkî amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları yer almakta ve hakimler tarafından verilmektedir

MADDE 3 – d) Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle kreş imkânının sağlanması

MADDE 7 –  (1) Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür.

Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik başlığını taşıyan MADDE 8 – (1) Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir

MADDE 11 – (1) Kolluk görevleri, kolluğun merkez ve taşra teşkilâtında bu Kanunda belirtilen hizmetlerle ilgili olarak, çocuk ve kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda eğitim almış ve ilgili kolluk birimlerince belirlenmiş olan yeteri kadar personel tarafından yerine getirilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Merkezlerin Kurulması, Destek Hizmetleri ve Kurumlararası Koordinasyon Şiddet önleme ve izleme merkezlerinin kurulması ve destek hizmetlerinin verilmesi

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Mali boyutla ilgilidir, geçici maddi yardım, sağlık giderleri ve nafakayı içermektedir.

MADDE 17 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre geçici maddi yardım yapılmasına karar verilmesi hâlinde, onaltı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının otuzda birine kadar günlük ödeme yapılır. Korunan kişinin birden fazla olması hâlinde, ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde belirlenen günlük ödeme tutarının bir buçuk katını geçemez. Korunan kişilere barınma yeri sağlanması hâlinde bu fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli oranında azaltılarak uygulanır.

MADDE 19 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında koruyucu tedbir kararı verilen kişilerden genel sağlık sigortalısı olmayan ve genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına da girmeyen veya genel sağlık sigortası prim borcu sebebiyle fiilen genel sağlık sigortasından yararlanamayan ya da diğer mevzuat hükümleri gereğince tedavi yardımından yararlanma hakkı bulunmayanlar; bu hâllerin devamı süresince, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında, gelir testine tabi tutulmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılır.

ERKEK ŞİDDETİNİN GÖRÜNÜRLÜĞÜ

Kadın Grupları Çetele tuttukları için basına yansıyan kadın cinayetleri bilgisine ulaşıyoruz. Kapatmaya çalıştıkları Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre (https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/kategori/veriler), 2008 yılından bu yana toplam 4.164 kadın cinayeti işlenmiş, 2023 Mart  Ayında 23 Kadın Cinayeti, 19 Şüpheli Ölüm, Şubat ayında 11 kadın cinayeti 12 şüpheli,  Ocak ayında 23 kadın cinayeti 19 şüpheli ölüm gerçekleşmiştir. Bianet’e göre, 2022 yılında erkeklerin öldürdüğü kadın sayısı 327. Bu sayıya, geçmiş yıllarda işlenen ancak basına 2022’de yansıyan 14 cinayet de eklenirse sayı 341 olmaktadır.  Bu 14 cinayetin bazıları, geçmiş yıllarda basına “faili meçhul” veya “şüpheli ölüm” olarak yansımıştı. Yine aynı dönemde basına yansıyan verilere göre (1 Ocak 2022 – 31 Aralık 2022) erkekler 39 çocuğu öldürdü, 32 kadına tecavüz etti, 442 kadını seks işçiliğine zorladı,156 kadını taciz etti, 238 çocuğu istismar etti. Erkekler 793 kadını yaraladı. 2022’de aralarında transların da olduğu en az 198 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansıdı. (https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/273668-erkekler-2022-de-en-az-327-kadini-oldurdu)

https://bianet.org/kadin/bianet/133354-bianet-siddet-taciz-tecavuz-cetelesi-tutuyor

 

6284 Sayılı Kanun Kapsamında 2016, 2017 ve 2018 Yıllarında Kolluk Kuvvetlerine Yapılan Başvuru, Tedbir Kararı Ve Öldürülen Kadın Sayıları

YIL Jandarma Polis Polis + Jandarma Toplam Polis+Jandarma Verilen koruyucu önleyici Tedbir Kararları Sayısı Polis +Jandarma Başvuru Yaptığı Halde Öldürülen Kadın Sayısı Antalya EGM ve Jandarma Kayıtlarında kadın cinayeti sayısı
2016 26475 135634  162109 342184 83
2017 29468 150837 180305 364456 49
2018 35273 184528 219801 423693 64
Toplam 91216 470999 562215 1130333 196 43

Kaynak : Coşkun TAŞKAN, Aslıhan KÜÇÜKER YILDIZ, Kadına Yönelik Ölümcül Şiddet, Vakalar, Maktüller ve Failler, Polis Akademisi Yayınları, 2019, Ankara. Bkz. (https://www.pa.edu.tr)

Bu çalışmada, kolluk kuvvetlerine yapılan toplam başvuru sayısı  ile, 3 yıl içerisinde aile içi ve kadına karşı şiddetin artışını açıkça görmekteyiz, 162 bin 109’dan 562 binin üzerine çıkarak, 562215’tir. Antalya’da 3 yılda 43 kadın cinayeti emniyet kayıtlarına geçmiş, nüfuslarına kıyasladığımızda kentimiz ilk 3 büyük kentten sonra 4. Sırada olsa da nüfusa kıyasla çok yüksektir. Ayrıca bu sayılar kayıtlara geçmiş olanlardır, bir de polise başvuruda bulunmayan çok sayıda kadının olduğunu düşünürsek sayıyla değil yok olan yaşamlarla ilgili acımız büyüktür. Aynı yayına göre cinayetler en fazla % 72,8 oranında eviçinde gerçekleşiyor. Ailenin temel işlevlerinden olduğu söylenen koruma şefkat, güven, saygı gibi niteliklerin kadın ve çocuklar için hiç de geçerli olmadığını, kapalı kapılar ardında yaşanan şiddet ve ölüm olaylarının istatistiklere yansıdığını görmekteyiz.  Ankara’dan sonra 2. Sırada Antalya’da % 53,5 oranında cinayetler ateşli silahlarla gerçekleşiyor. Cinayetlerin çoğunlukla, yaz aylarında, Cuma günleri, iş saatlerinde,  18.00-24,00 saatleri arasında, öldürülen kadınların yaş ortalamasının 36 olduğu ve  eş, eski eş, sevgili gibi kişiler tarafından  yapıldığı saptanmıştır.

Taşkan ve Küçüker Yıldız (2019) tarafından hazırlanan çalışmanın önerisi kısaca şöyle: 6284 sayılı kanunun uygulamasında 2016 yılında işlenen kadın cinayetlerine ilişkin veriler incelendiğinde en önemli sorun alanı karar verildikten sonra takibini yapacak kuruluşların rollerinin net bir şekilde tanımlanmadığı için uygulamada boşluklar çıkması ve yine takip ile alakalı olarak rehabilitasyon çalışmalarının kim tarafından, nasıl ve ne zaman yapılacağının belirlenmemiş olmasıdır. Bu hususların paydaş kuruluşlar tarafından hızla belirlenerek, buna göre eylem planı, yönetmelik ve yönergelerin kurumlar tarafından hazırlanması gerekmektedir. Takip ve rehabilitasyon aşamasında polisin rolü çok sınırlı kalmaktadır. Takip ve rehabilitasyon çalışmalarında öfke kontrol sorunu, alkol ya da uyuşturucu bağımlılığı olanların kontrol ve tedavisinin yapılması ve bu tedavinin denetimli serbestlik uygulamalarıyla zorunlu tutulması, kadın cinayetlerinin önlenmesi ve kadına karşı şiddetin artarak devam etmemesi için elzem görülmektedir.

Giderek artan kadına ve çocuğa şiddet olaylarının üstünün örtülmesi ve yasanın kaldırılması kabul edilemez. 6284 Sayılı yasanın yaşamsal önemi bu düzende daha da artmıştır. Ataerkil, kapitalist, soyguncu, tarikatçı, düzenin içinde kadınlar, çocuklar, gazeteciler, sağlıkçılar, entellektüeller, hukukçular, tüm yurttaşlar şiddete maruz kalırken, 6284 sayılı yasanın kalkması ölüm, şiddet ve kaos istendiğinin göstergesidir. Kadınlar buna izin vermeyerek, mücadeleyi yükselteceklerdir.