AİLE DEĞİL, KADINIZ.
EMEK, ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ İÇİN YÜRÜYORUZ.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE UYGUN İKLİM KANUNU İSTİYORUZ.
HAYATLARIMIZDAN VAZGEÇMİYORUZ
1857 den bu yana pes etmeyen kadınların mücadelesiyle üzerinde anlaşmaya varılmış olan B.M. Küresel Hedeflerin 5’incisi 2030 yılına kadar toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve tüm kadınlarla kız çocuklarının güçlendirilmesi taahhüdünü içermektedir.
Ancak ülkede gençlerin, çocukların ve kadınların durumu her geçen gün farklı manipülasyonlarla yürütülen akıldışı politikalar nedeniyle çok vahim bir duruma gelmiştir.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) diyor ki, Son otuz yılda cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları alanında küresel olarak elde edilen büyük kazanımlar, çirkin bir gerçekle gölgelenmiş durumda – milyonlarca kadın ve kız çocuğu kim oldukları veya nerede doğdukları sebebiyle bu ilerlemelerden faydalanamadı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından yayımlanan, “Birbirine Dokunan Umutla Örülmüş Hayatlar : Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı ve Haklarındaki Eşitsizliklerin Sona Erdirilmesi” başlıklı 2024 Dünya Nüfusu Durum Raporu, ırkçılık, cinsiyetçilik ve diğer ayrımcılık biçimlerinin kadınların ve kız çocuklarının cinsel sağlık ve üreme sağlığı alanındaki geniş kazanımları engellemeye devam ettiğini vurguluyor. Veriler hiç iç açıcı değil. Yoksulluk, etnik köken, cinsel yönelim ya da ırka dayalı ayrımcılık gibi nedenlerle ötekileştirilen veya çatışma ortamında yaşayan gençlerin, lgbti+ ların, kadınların ve kız çocuklarının, sağlık hizmetlerine zamanında erişemedikleri için ölme olasılığı daha yüksek. Daha fazlası için https://turkiye.unfpa.org/tr/publications/d%C3%BCnya-n%C3%BCfusunun-durumu-raporu-2024 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu 2024 indirin.
Yine Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün (HÜNEE), 67 ilde farklı yaşam koşullarına sahip 3 bine yakın hanede Türkiye’nin dört bir yanından 15-24 yaş aralığındaki gençlerin yaşam koşullarını, eğitim durumlarını, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakkındaki bilgi düzeylerini ve çocuk evliliğine bakış açılarını derinlemesine açığa çıkaran 2023 Türkiye Gençlik Araştırması Raporunda da, gençlerin beşte birinin ne eğitimde ne istihdamda yer aldığı, iş arayanlar dışında çalışan gençlerin yarısının sigortasız işlerde istihdam edildiği yanısıra, özellikle gençlerin cinsel sağlık, üreme sağlığı, erken yaşta evlilik ve korunma yöntemlerinde karşılaşılan sorunlara ve eksikliklere dikkat çekmektedir. https://ankahaber.net/haber/detay/2023_turkiye_genclik_arastirmasi_genclerin_beste_biri_ne_egitimde_ne_istihdamda_210729
Tüm dünyadan 40’ı aşkın çocuk ve ergen sağlığı uzmanının yer aldığı komisyon (Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), UNICEF ve Lancet ) tarafından da 19 Şubat 2025 tarihinde açıklanan önemli bir diğer rapora göre dünyada çocuk sağlığını, çocukların çevresini ve geleceğini yeterince koruyan tek bir ülke bile bulunmamaktadır. Dünya çocuklara sağlıklı bir yaşam, güvenli! bir gelecek ve iklim sağlamakta başarısız kalıyor! https://www.unicefturk.org/yazi/dso-lancet
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu da (UNICEF) diyor ki, Küresel Hedeflere ulaşmak isteniyorsa, öncelikle aşağıdaki sorunların çözülmesi gerekmektedir:
- Kız Çocuklara Yönelik Şiddet: Her 5 dakikada bir kız çocuk uğradığı şiddet nedeniyle ölüyor
- Çocuk Yaşta Evlendirmeler: 4 kızdan biri çocukken evlendiriliyor
- İnsan Ticareti: İnsan ticareti mağduru kişilerin %71’ini kadınlar oluşturuyor
- Kadınlarda Genital Mutilasyon/klitoris sünneti: FGM uygulamasına maruz kalmış 63 milyon kız çocuk bulunuyor
- Eğitime Erişim: 130 milyon kız çocuğu okula gitmiyor
- HIV/AIDS: Kız çocukların HIV enfeksiyon riski iki kat daha fazladır
Kız çocukları eğitimden koparılıyor, zorla evlendiriliyor, istismara ve şiddete uğruyor, yoksullaştırılıyor, ayrımcılığa uğruyor, dilendiriliyor, kaçırılıyor, öldürülüyor, sağlık, güvenlik, beslenme ve yaşam haklarını kullanamıyorlar. Türkiye’de 2022’de 720 bin kız çocuğu okuldan ayrılmış, son 10 yılda resmi verilere göre toplam 302 bin 159 kız çocuğu evlendirilmiştir. https://www.unicef.org/turkiye/,
Avrupa’da erken yaşta (çocuk) evliliklerinde Türkiye birinci sıradadır. https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/toplumsal-yasamin-her-alaninda-esitsizliklerle-mucadele-ediyorlar-2128728cydd.org.tr Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu
Yukarıdaki evrensel ve yerel tespitleri göz ardı eden sayısız akıldışı metot ve uygulamaya karşılık halen Türkiye’nin halk sağlığı ile toplumsal ruh sağlığının tarihsel ve bilimsel birikimi, ulusal ve uluslararası düzeyde, 21. yüzyılda çocukları gençleri ve kadınları hurafelere ve vahhabi geleneklere göre hedef alan manevi danışmanlara ve örgütlere geçit vermeyecektir.
Bu doğrultuda Derneğimizin de bileşeni olduğu Antalya Kadın Platformunun 3 Mart 2025 günü Eğitim-Sen Antalya Şubesinde kamuoyu ile paylaştığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinlikler Programı duyurusunda vurgulandığı üzere,
“bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü her gün daha fazla yoksullaştığımız, emeğimizin daha fazla sömürüldüğü, nüfus politikaları ile kaç çocuk doğuracağımızdan nasıl doğuracağımıza kadar bedenlerimiz üzerindeki tahakkümün arttığı, boşanmayı önleyen politikalarla nafaka hakkımızın gasp edildiği, erkek şiddeti karşısında cezasızlık politikalarıyla savunmasız bırakılmamızın gölgesinde karşılıyoruz.
2024 yılında 394 kadın erkek şiddeti ile öldürüldü. Öldürülen kadınların büyük çoğunluğu evli olduğu erkek veya boşanma aşamasında olduğu erkekler tarafından öldürüldü. 2024 yılında 15 Mayıs’ta uluslararası aile gününde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklanan ailenin korunması ve güçlendirilmesi vizyon belgesi ve eylem planı tüm sosyal hizmetlerin merkezine aileyi alan, kadınların varlığını sadece aile içinde tanımlayan, nüfus politikaları ile bedenimiz üzerindeki karar hakkımıza göz diken bir strateji belgesidir.
Ailenin korunması ve güçlendirilmesi vizyon belgesi ve eylem planının devamı olarak 2025 yılı iktidar tarafından aile yılı ilan edilmiştir. İktidarın kadınları aileden ibaret görmesi özgürlüğümüzü, cinsel kimliklerimizi, kamusal alandaki varlığımızı ve güvenliğimizi tehdit ediyor. Aile politikaları kadınları güvencesiz ve şiddet karşısında savunmasız bırakıyor. Kadınları şiddet gördüğü evlere hapsediyor. Erkek yargının aldığı kararlar şiddet uygulayan erkekleri daha da cesaretlendiriyor. Yargıdan; medyaya, eğitime, diyanete kadar sistemin tüm kurumları bu politikanın aracı haline dönüşmüş durumdadır.
İktidarın Aile yılı politikaları LGBTİ+ların var olma haklarını sistematik bir şekilde ihlal ediyor. Devlet eliyle cinsiyet kimliğinin yalnızca biyolojik temele indirgeme çabası, transların haklarına erişimini doğrudan engelliyor.
İktidarın kadın düşmanlığını dinci-gericilikle beslediği eğitim başta olmak üzere özel ve kamusal alanda gerici dayatmalarla baskı altına almaya çalışması ve tacizin, istismarın merkezi haline gelen çürümüş tarikatlarda çocukların geleceğini çaldığınızı, bir kereden bir şey olmaz söylemlerinizi unutmadık. Kadınlar tüm bu dinci gerici politikalarınızla laiklik bayrağını yükselterek mücadele etmeye devam edecek. Çocukların geleceğini çalmanıza izin vermeyeceğiz.
Biz kadınlar “Erkek Devlet Şiddetini” erkek şiddetine maruz kaldığı için şikâyete giden kadınları karakollardan evlere geri göndermesinden; mahkemelerde tecavüzcü ve katil erkekleri, erkeklik indirimleriyle affetmesinden, hayatına sahip çıkan kadınlara ağır cezalar vermesinden nafaka hakkına saldırmasından, kürtajı engellemeye çalışmasından, kamu kreşlerini kapatıp çocuk bakımını özel sektöre ve yoksulları da cemaat ve tarikat kreşlerine mecbur bırakmasından, ev içindeki tüm iş yükünü kadınların sırtına yüklerken kadınları sermayeye ucuz iş gücü haline getirmesinden tanıyoruz. 40 ülkenin imzacısı olduğu doğrudan ev işçilerinin haklarına odaklanan İLO C189 sayılı Ev işçilerinin insana yakışır iş sözleşmesi hala imzalanmadı. Bu koşullarda ev işçilerinin özgül koşulları dikkate alınarak, aynı zamanda çocuk işçiliği, zorla çalıştırma ve insan kaçakçılığınıın önüne geçen bu sözleşme insan hakları gereği derhal imzalanmalıdır.
6 Şubat depremlerinin 2. yılında deprem bölgelerinde insanları ölüme, açlığa, soğuğa terk edenleri unutmadık. En temel ihtiyaçlara dahi erişimin hala güç olduğu deprem bölgelerinde bakım yükünün tamamı kadınların omuzunda. Hala yaşlı bakım merkezleri yok, kreş yok, sağlık hizmetleri sınırlı, okul yolları güvenli değil bu koşullarda tüm sorumluluk kadınlara yüklenmiş durumda. Tüm bu patriyalkal sistemin karşısında mücadelemizi dayanışmamızın gücü ve cesareti ile kuracağız.
Emperyalist savaşlar ve işgal politikaları, erkek egemen dünyada şiddetin meşru hale geldiği, kadına yönelik şiddetin arttığı, göçlerle, yoksullukla, eğitim, sağlık gibi temel hakların ortadan kalktığı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin pekiştiği koşulları yaratıyor. Savaşlar en çok kadın ve çocukları etkiliyor. Şiddet, taciz, tecavüz ve bakım emeğinin artışını beraberinde getiriyor. Bir yandan da ırkçılık ve sağ iktidarın dünya da yükselişi mülteci düşmanlığını körüklüyor. İktidarın Kürt halklarının eşitilik ve özgürlük talebine karşı yaptığı saldırılar ve sınır ötesi operasyonlar, kayyum siyaseti ve halkın iradesine yapılan saldırılar siyasi operasyonlarla bir çok kesimden ilerici, devrimci ve kadın hareketinde birlikte müücadele ettiğimiz arkadaşlarımızın hukuksuz bir biçimde tutuklanmasıyla sonuçlanıyor.
Kadın hareketinin mücadelesi ile imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı hukuksuzca geri çekilen, 6284’ü uygulamayan, faillere verdiği cezasızlıkla şüpheli kadın/çocuk cinayetlerinin önünü açan, yaşamak için kendisini öldürmek isteyen fail erkeğe özsavunma uygulayan kadınları cezalandıran, faillere kurmadıkları barikatları kadınlara kuran, eşitlik-özgürlük mücadelesi veren kadınları tutuklayan, büyük aile buluşmaları ile LGBTİ+ları hedef göstererek nefreti örgütleyenleri biliyoruz. Erkek devlet şiddetinin karşısında susmuyoruz, korkmuyoruz, birbirimizi, yaşamımızı, hayatımızı savunmaya devam ediyoruz.
Faşizmin en ağır koşullarında dahi geri adım atmayanların, İstanbul Sözleşmesi için, hayatları ve hakları için direnen kadınların, LGBTİ+’ların, sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde,kampüslerde, hapishanelerde, direnenlerin umuduyla yürüyecek kadınlar bu 8 Martta da ülkenin dört bir yanında.
Bir kez daha söylüyoruz;
Kadınları erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı sesimizi yükseltmek hesap sormak için YÜRÜYORUZ!
Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine karşı YÜRÜYORUZ!
Sermayeye, ranta, savaşa aktarılan bütçeye karşı toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe hakkımıza sahip çıkmak için YÜRÜYORUZ!
Fetvalarıyla ne giyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere karşı YÜRÜYORUZ!
“İstanbul Sözleşmesinin fesih kararına karşı İstanbul Sözleşmesi uygulansın demek için YÜRÜYORUZ!
Her türlü yasağa ve baskıya karşı eşitlik ve özgürlük talebimiz için YÜRÜYORUZ!
Her gün erkek devlet şiddetiyle katledilen kadınlar için YÜRÜYORUZ!
İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe, gericiliğe, tacize, tecavüze, istismara, kadın katliamlarına karşı YÜRÜYORUZ!
Ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı BARIŞI, nefrete karşı gökkuşağını savunmak için MÜCADELEMİZİ BÜYÜTÜYORUZ!
8 Mart Eylem ve Etkinliklerimiz:
2 Mart Pazar günü, Aile politikaları ve kadın mücadelesi/direnişi konulu panelimizi Bülent Ecevit kültür merkezinde gerçekleştirmiştik.
3 Mart Pazartesi saat: 13.30’da Güllük PTT önü “Tutsak Kadınlara Kart Atma ve Basın Açıklaması” gerçekleştireceğiz.
8 Mart Cumartesi günü saat: 14.00’de Aydın Kanza Parkından Cumhuriyet Meydanına yürüyoruz.
8 Mart Cumartesi günü saat 19.00’da Üçkapılar Feminist Gece Yürüyüşü’nde buluşuyoruz.”
Antalya Kadın Platformu
Leave A Comment