Kamile Yılmaz

“Sonuçları değil, başlangıçları değiştirmek gerekir.” Alain

İki gün gibi kısa zamanda altı kadın öldürülüyor. Bu bir kadın kırımı, kıyımı, katliamı değil de nedir? Yeşilbayır’da bir erkek, eski eşini (adı üstünde eski) bıçaklayarak, ölünceye dek başında bekliyor, yanına kimseyi yaklaştırmıyor, hatta öldü mü diye kontrol da ediyor. Bunu nasıl yorumlayalım? Kadınla evlendi diye yaşamı boyunca onun üstünde hak mı iddia etmeli? Ayrılsa bile kendine ait bir meta mı sanmalı? Kadın- erkek eşitliği kafasından hiç mi geçmemeli? Bu durum hakkında yorum yapabilecek, sözü yetebilecek birileri var mı? Ben bulamadım, insan olanın böylesi bir saldırıyı nasıl yapabileceğini anlatacak sözüm yok.

Bazı insanlar vardır, her durumda kendini haklı görebilir. Bu nasıl bir duygudur, insana uyar mı? Uymamalı ama yaşıyoruz, görüyoruz, öfkeliyiz, sesimizi duyurmaya da çalışıyoruz, yine de sesimiz kayalara çarpıp dağılıp gidiyor. Kadın gücü küçümseniyor. Eşitlik öteleniyor. Oysa Türkiye taa 1979’da ( CEDAW sözleşmesi) dünyaya kadın – erkek eşitliğini sağlamak için elinden geleni yapacağına söz verdi. Bunca zamandır neden bir şey yapılmıyor?

Kadın – erkek eşitliği sağlanmazsa, bu konuda hızlıca projeler üretilmezse, kadın kıyımı devam edecektir. Bu mücadeleyi sadece kadınların yapması yetmez. Bu durum, toplumda nefes alan herkesin sorunudur. İş çığırından çıkmıştır. Yetkililerin uyanma ve bu sesi duyma zamanı geçmek üzeredir.

Korkuteli’de engelli bir çocuğa, yaşı 60- 70 olan koskoca erkekler yıllarca tecavüz ediyor. O mahalle bu durumdan hiç mi şüphelenmedi? Engelli olmak her türlü saldırıya açık olmak ve saldıranı haklı görmek midir? Yoksa engelli olanı daha çok korumak mıdır insan olmak? Bize neler oluyor? Evlerden aynaları kaldırdınız mı? Bunu yapanlar sabah kalkınca aynaya nasıl bakabiliyor? Hatta çocuklarının, komşularının yüzüne nasıl bakıyor? İnsan olarak ortalıkta nasıl dolaşabiliyor? Mahkemeye verilmiş, bir kişi de tutukluymuş, yeter mi? Ben kendi adıma insan olmaktan utandım. Kendimi onlar adına suçlu hissettim.

Küçük bir ilçede yaz mevsimini geçiriyorum. Birkaç gün önce, bir koca ikinci eşinden para istiyor. Kadın da vermek istemiyor. Kadının çocukları da var. Koca çekiyor tabancayı kadını vuruyor. Kadın yaralı haliyle odadan çıkmayı başarıyor ve kocasının üstünden kapıyı kilitliyor. Koca, kadının öldüğünü düşündüğünden bu kez kendini vuruyor. Şu anda kadın hastanede yaşam mücadelesinde. Şimdi bunu nasıl yorumlamalı? İkinci eş olma durumunu mu, yoksa tembel adamın kadının parasını alma hakkını, hatta olmazsa canını alma hakkını kendinde görmesini mi düşünmeli?

Nereden baksak, yıllardır süregelen bu kıyım olaylarında bir şımarıklık var. Suçlu yeterince ceza almıyor, bu durum toplum tarafından biliniyor. Yani kısaca kadın cinayetleri politiktir. Vee politika ile çözülmelidir, hem de ivedilikle çözülmelidir.