Evrim Kepenek
Prof. Dr. Aslıhan Polat, “Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) kadınlar arasında oldukça yaygındır ve belirtiler arasında kabuslar, uyku sorunları ve toplumsal ilişkilerden uzaklaşma bulunur” diyor. Çözümü “Yüzleşme” olarak gösteriyor.
*”Şiddet gören bir kadın, yaşadığı travmayı kimliğinde ve ruhunda derin izler bırakan bir yara olarak tanımlar.”
*”Travma, kadının benlik saygısını ve hayata bakışını derinden etkiler, özgüvenini sarsar.”
* “Kadınların yaşadıkları travmayı kabul edip yüzleşmeleri, iyileşme sürecinin en önemli adımlarından biridir.”
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bölüm Başkanı Başkanı Kocaeli Üniversitesi Toplum Ruh Sağlığı Birimi Müdüresi Prof. Dr. Aslıhan Polat, şiddet, cinsel saldırı ve taciz gibi erkeklik suçları sonrasında kadınların kendilerini nasıl iyileştirebileceklerini bianet’e anlattı.
“Kendisini yaşadığı acının bir parçası olarak görür”
Şiddet gören bir kadın yaşadığı travmayı nasıl tanımlar ve bu travmanın duygusal ve zihinsel etkileri nelerdir? Şiddetin kadının kimliği ve özgüveni üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şiddet gören bir kadın, yaşadığı travmayı çoğunlukla tarifsiz bir acı, kimliğinde ve ruhunda derin izler bırakan bir yara olarak tanımlar. Bu deneyim, bir yabancının değil, belki de en güvendiği, sevdiği ya da hayatını paylaştığı birinden geliyorsa, hissettiği ihanet daha da derinleşir. Travmanın etkileri ise oldukça karmaşıktır; kadınlar bu süreçte kendilerini değersiz, güvensiz ve korku dolu hissedebilirler.
Zamanla bu duygular, kimliğine, benlik saygısına ve hayata bakışına yansır. Kendine güvenini yitirir, yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve duygusal olarak da tükenmiş hisseder. Bu travmatik deneyim, kadının kimliğini yeniden tanımlamasına, kendisini yaşadığı acının bir parçası olarak görmesine neden olabilir ve bu da özgüvenini derinden sarsar. Kendisini değerli görmeyi bırakabilir, “bu yaşadıklarım benim suçum” gibi düşüncelere kapılabilir.
“Kendine şefkat göstermeyi öğrenmelidir”
Travma sonrası iyileşme süreci genellikle nasıl başlar? Şiddet gören bir kadının kendisini onarma sürecinde hangi adımları atması önemlidir?
Travma sonrası iyileşme süreci, kadının kendisi için güvenli bir alan yaratması ve duygularını kabul etmesiyle başlar. İlk adım, yaşadıklarının sorumluluğunu kendinde aramayı bırakması ve olanların onun suçu olmadığını anlamasıdır. Kendisini onarma sürecinde kadın, kendine acımasızca yüklenmekten vazgeçmeli ve kendine şefkat göstermeyi öğrenmelidir. Duygularını bastırmak yerine onları ifade etmesi, yaşadıklarını kabullenmesi, kendisi için yeniden güç kazanmasına yardımcı olur.
Bu süreçte, günlük rutinlerde küçük adımlar atmak, kendine küçük de olsa hedefler koymak, yaşama dair umudunu yeniden inşa etmesinde faydalıdır. Güven duyduğu bir kişi ya da profesyonel bir destekle bu süreci paylaşmak, iyileşme yolunda kendisini yalnız hissetmemesini sağlar.
Kadın, kim olduğunu ve neyi hak ettiğini yeniden keşfederken, travmanın kendisini tanımlamadığını, aksine bu sürecin kendini bulma ve güçlenme yolculuğu olduğunu anlamaya başlar.
Bu süreçte psikiyatrik destek nasıl bir rol oynar? Şiddet mağduru kadınlar için psikiyatrist desteği neden önemlidir ve iyileşme sürecinde ne tür katkılar sağlar?
Psikiyatrik destek, şiddet mağduru kadınlar için oldukça hayati bir role sahiptir. Yaşanan travmanın duygusal ve zihinsel yükleri ağırdır ve bu yükleri tek başına taşımak çoğu zaman imkansız hale gelir.
Psikiyatristler, kadının kendini ifade edebileceği güvenli bir alan sunar ve kendisine dair olumsuz düşüncelerle baş etmesini sağlar.
Terapiler, kadının travmanın etkilerini anlamasına ve duygusal patlamalarla baş etmesine yardımcı olur. Aynı zamanda, depresyon, kaygı bozuklukları, öfke ve umutsuzluk gibi travmaya bağlı olarak gelişen ruh sağlığı sorunlarının yönetimi için gerekli destekleri sunar. İyileşme sürecinde, kadının benlik saygısını ve güvenini yeniden inşa etmesi, kendine ve çevresine yeniden güven duymayı öğrenmesi bu tür psikiyatrik desteğin katkıları arasındadır. Psikiyatrist, kadının duygusal iyileşme sürecinde yol gösterici bir rehber görevi görür.
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), şiddet mağduru kadınlar arasında ne kadar yaygındır? TSSB’nin belirtileri nelerdir ve bu belirtilerle başa çıkmak için ne gibi tedavi yöntemleri uygulanır?
Toplum araştırmalarından elde edilen tahminler, kadınların erkeklere göre iki ila üç kat daha fazla TSSB yaşadığını göstermektedir. Kadınlar benzer türden travmalara maruz kalsalar bile TSSB geliştirme riski erkeklere göre daha yüksektir. 2001 yılında Kuzey Carolina Üniversitesi merkezli yapılan bir çalışmaya göre şiddet mağduru kadınlarda TSSB görülme sıklığı %31’den %84’e kadar değişkenlik göstermektedir.
TSSB, kadının yaşadığı şiddet olayını yeniden yaşama, beklenmedik anlarda o anları zihninde tekrar tekrar yaşaması gibi belirtilerle kendini gösterir.
Kadınlar kabus görme, uyku bozuklukları, sürekli tetikte olma hali ve toplumsal ilişkilerden uzaklaşma gibi sorunlar yaşar.
Bu tür durumlarda, Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT) ve EMDR gibi terapötik yöntemler uygulanarak TSSB’nin etkileri azaltılabilir.
BDT, kadının olayları ve travmayı algılama biçimini değiştirerek olumsuz düşüncelerden kurtulmasına yardımcı olurken, EMDR, zihnindeki olumsuz anıları işleyerek travmanın duygusal yükünü azaltır. Kadınlar, bu süreçte duygusal destek ve profesyonel yönlendirme ile travmanın etkileriyle başa çıkmada güç kazanır.
Şiddet sonrası yeniden kendini bulma sürecinde kadınlar kendilerini nasıl güçlü ve güvende hissedebilirler? Güçlenme sürecini hızlandırmak için hangi terapötik yöntemler önerilir?
Kendini bulma süreci, kadının yaşadığı acının onun kimliğini ve değerini belirlemediğini fark etmesiyle başlar.
Bu farkındalık, kadının içsel gücünü yeniden keşfetmesini sağlar. Özellikle sanat terapisi ve beden terapileri, duygularını dışa vurma ve bedenine yeniden güven duyma sürecinde kadına destek olur. Sanat terapisi, kadının duygusal ifade biçimlerini çeşitlendirir; resim yapma, yazı yazma gibi eylemlerle içsel duygusal bir rahatlama sağlar.
Ayrıca, yoga ve meditasyon, kadının zihinsel olarak kendini toparlamasını ve huzur bulmasını sağlar. Bu süreçte, kendi sınırlarını belirleme ve kendine ait değerleri yeniden keşfetme, kadının kendini güçlü hissetmesine büyük katkı sağlar.
“Faille yüzleşmek gerekli”
Kadınların yaşadıkları travmayı kabul edip yüzleşmeleri ne kadar önemlidir? Bu yüzleşme süreci nasıl yönetilmeli ve desteklenmeli?
Travmayla yüzleşmek, iyileşme sürecinde hayati bir adımdır çünkü bastırılan ya da inkar edilen acılar, kadının kendini sürekli bir döngüde sıkışmış hissetmesine neden olabilir. Kadının bu yaşadıklarıyla yüzleşebilmesi, onları geride bırakması için önemlidir. Yüzleşme süreci, psikolojik destek ve profesyonel rehberlik ile yönetilmelidir.
Bu süreçte kadının suçluluk veya utanç duygularını bırakabilmesi, yaşadıklarını başkalarının yanında ifade edebilmesi, duygusal yükünü hafifletir. Psikoterapi ve güvenli bir destek ağı ile kadın, travmanın ona yüklediği olumsuz inançlarla yüzleşir ve bu düşüncelerin aslında yaşadıklarının gerçeğini yansıtmadığını fark eder.
Özellikle kronik travmaya maruz kalmış kadınların travma faili ile ilişkileriyle başı derttedir. Bu süreğen çatışma terapiye başlama sebebi olabilir ve failin de terapi sürecine dahil edilmesini isteyebilir. Bu yüzleşmeler kadının kendini güvene alması garantilenene dek ertelenmelidir. Başlangıçta mağdurun otonomi alanını genişletip daha sonra travma ve failiyle yüzleşmek iyileşme sürecinin başarı ihtimalini artıracaktır.
“Yardıma ihtiyaç duyar”
Aile ve arkadaşların desteği, şiddet gören bir kadının iyileşme sürecinde nasıl bir rol oynar? Destekleyici bir çevre, iyileşmeyi nasıl kolaylaştırabilir?
Şiddet gören kadınlar, çoğu zaman yaşadıkları olaylardan dolayı izole edilmiş, utanmış veya yalnız hissederler.
Şiddet mağduru kadın, utancının üstesinden gelme ve davranışlarını adil olarak değerlendirme mücadelesinde başkalarının yardımına ihtiyaç duyar.Burada ona yakın olanların tavrının önemi büyüktür.
Gerçekçi yargılar, aşağılanma ve suçluluk hissini azaltır. İnsafsız eleştiriler, görmezden gelme, öğrenilmiş kabuller kadının kendini suçlamasını ve yalnızlığını artırır. Kişinin kendine yönelttiği suçlulukları ile uzlaşmak için kendi hikayesine tanık olmaya istekli insanların yardımına ihtiyaç duyar
Aile ve arkadaşlar, bu noktada kadına güven ve aidiyet hissi sağlayarak, onun yalnız olmadığını, her durumda yanında olacaklarını hissettirirler.
Bu duygusal destek, kadının kendine güvenini yeniden kazanmasını ve yaşadığı olayların onun değersiz biri olduğu anlamına gelmediğini fark etmesini sağlar.
“Feminist terapi çözüm olabilir”
Şiddet gören kadınların yaşadıkları travmayı konuşmaları ve paylaşmaları iyileşme sürecinde nasıl bir etki yaratır? Bu paylaşım sürecini cesaretlendirmek için ne yapılabilir?
Travmayı konuşmak, kadının içsel birikimlerini boşaltması ve yaşadıklarını ifade etmesi için çok önemlidir. Konuşmak, kadının yalnız olmadığını fark etmesini ve duygularını serbest bırakmasını sağlar.
Travmayı paylaşmak, yükünü hafifletir ve toplumsal olarak dayanışmayı artırır. Kadınlar, travmalarını dile getirirken yaşadıklarının normalleştirilmediğini, aksine destek gördüklerini hissetmelidir. Paylaşım sürecini cesaretlendirmek için güvenli gruplar, danışmanlık hizmetleri ve kadına yönelik dayanışma platformları oluşturulabilir. Bu süreçte, destek gruplarının yanında yerel yönetimler, STK’lar ve psikolojik danışmanlık merkezleri aktif bir rol üstlenebilir.
Örnek vermek gerekirse 2017 yılında batı medyasında yükselen, taciz ve cinsel şiddet mağduru ve ağırlıklı olarak medya sektöründe çalışan kadınların başlattığı “Me Too” hareketi kadınların yalnız olmadığını adeta haykırarak globalde hayli ses getirmiştir. Nitekim Japonya’da kadınların iş yerinde topuklu ayakkabı giyme zorunluluğuna baş kaldıran “KuToo” devinimi, ülkemizde ise cinsel şiddet hikayelerinin paylaşıldığı “Sen de anlat” projesi gibi girişimler kadınların paylaşım sürecini cesaretlendirme konusunda oldukça başarılı sonuçlar vermiştir.
Şiddet sonrası kadınların duygusal iyileşme sürecinde, meditasyon, yoga, sanat terapisi gibi destekleyici alternatif yöntemlerin rolü nedir? Hangi tür terapiler kadınların kendilerini daha iyi ifade etmelerine yardımcı olabilir?
Şiddet sonrası iyileşme sürecinde meditasyon, yoga ve sanat terapisi gibi yöntemler, kadının ruhsal ve fiziksel iyileşme yolculuğunda büyük fayda sağlar. Meditasyon ve yoga, zihni ve bedeni sakinleştirerek içsel bir huzur sağlar; bedenine yeniden güven duyması ve kendini koruma gücünü kazanmasına yardımcı olur.
Sanat terapisi ise kadının yaşadığı travmayı sözlü olarak ifade etmekte zorlandığında alternatif bir çıkış yolu sunar. Resim, müzik veya yazı yoluyla duygularını açığa çıkarmak, kadının travmayı daha kolay işlemesine ve ifade edebilmesine olanak tanır.
Dans terapisi veya beden terapisi gibi yöntemler de kadının kendi bedeniyle yeniden bağlantı kurmasını destekler, bedenindeki gerginliği azaltır ve özgüvenini artırır. Bu tür alternatif terapiler, kadının zihinsel ve fiziksel bütünlüğünü sağlamakta önemli bir role sahiptir.
Kendini yeniden inşa etme sürecinde kadınların yeniden güven duygusu kazanması için hangi teknikleri önerirsiniz? Yeniden güvenli bir bağ kurabilmeleri için hangi adımları atmaları gerekir?
Mağdur artık travmatik geçmişten özgürleştiğinde kendi kendisinin sahibi olduğunu hisseder. Artık görevi olmak istediği kişiyi gerçekleştirmektir. Bu süreçte travma öncesindeki, travma deneyimindeki ve travma sonrası iyileşme sürecindeki en değer verdiği yönlerine başvurur. Kendini yeniden inşa etme sürecinde güven duygusu, yavaş yavaş yeniden inşa edilmelidir. İlk adım, kadının kendisine karşı şefkat göstermesi ve kendini tanımasıdır.
Güven, önce bireyin kendine duyduğu saygıyla başlar. Günlük olumlamalar, küçük başarılar için kendini ödüllendirme gibi yöntemlerle kendine olan güvenini pekiştirebilir. Güven duygusunu yeniden kazanmak için çevresinde sınırlarını koruyabileceği, güvende hissettiği insanlarla zaman geçirmek ve olumsuz deneyimlere karşı kendini savunmayı öğrenmek önemlidir. Ayrıca, güvenli bağlar kurabilmek için ilişkilerde açık iletişimi öğrenmek, sağlıklı sınırlar belirlemek ve kendini ifade edebilmek kritik adımlardır.
Bu süreçte, destekleyici ilişkilerden oluşan bir çevre, kadının güven duygusunu yeniden kazanmasını hızlandırır. Güven garanti edildiğinde bir kez daha başkalarına güvenmeye başlayabilir. Başkalarına bağlı kalırken otonomi becerisini de yeniden kazanır, başkalarına saygı duyarken kendi bakış açısını ve kendi sınırlarını yitirmeden sürdürebilir.
Kadınların şiddet sonrası yaşadığı suçluluk veya utanç duygularını yenmelerine nasıl yardımcı oluyorsunuz? Bu duyguların üstesinden gelmek için nasıl bir yaklaşım izlenmeli?
Kadınların şiddet sonrası hissettiği suçluluk ve utanç duyguları, çoğunlukla toplumun yargılayıcı ve kadınları suçlayan bakış açısının sonucudur. Bu duygularla başa çıkmak için kadına, yaşadıklarının sorumlusunun kesinlikle kendisi olmadığını anlamasında destek olunur. Bu duyguların fark edilmesi ve ifade edilmesi, iyileşme sürecinin ilk adımıdır. Terapilerde, kadının yaşadıklarını kabullenmesi, kendisine şefkat göstermesi ve kendini suçlamaktan vazgeçmesi teşvik edilir.
Kendini suçlamak yerine, travmanın kendine zarar vermeden nasıl işleyeceğini öğrenmesi önemlidir. Suçun tek sormulusunun fail olduğunu açıkça kabul ettikten sonra mağdur kenidini savunmasız ve yaralanabilir taraflarını gözden geçirmekte özgür olur.
Şiddet mağduru kadınların kendilerine yeniden değer verebilmeleri ve öz sevgi geliştirebilmeleri için ne tür teknikler veya öneriler sunuyorsunuz? Bu süreçte öz saygı ve öz güven nasıl geri kazanılır?
Öz saygı ve öz sevgi, kendine değer verme sürecinin temelini oluşturur. Bu süreci desteklemek için kadın, öncelikle kendi ihtiyaçlarını ve sınırlarını tanımlamaya odaklanmalıdır.
Günlük olumlama cümleleri, kendine şefkat gösterme pratikleri ve olumlu düşünce egzersizleri, öz saygıyı geliştirmek için güçlü adımlardır. Bu süreçte, kadının kendine bakım göstermesi, hobiler ve ilgi alanları bulması, başarılarını kutlaması gibi eylemler, özgüveni ve öz saygıyı geri kazandırır.
Ayrıca, sanat terapisi, yazı yazma gibi içsel dünyayı dışa vurma yöntemleri ile öz sevgi geliştirilebilir. Kadının kendine vakit ayırması, kişisel değerlerini ve hedeflerini yeniden keşfetmesi, onun kendisine yeniden değer vermesini sağlar.
Şiddet gören bir kadının tekrar sağlıklı ilişkilere adım atabilmesi için hangi psikiyatrik desteklere ihtiyaç duyar? Bu süreçte yeni ilişkiler kurmak kadınlar için nasıl bir önem taşır?
Şiddet sonrası, sağlıklı ilişkilere adım atmak kadın için önemli bir iyileşme adımıdır, fakat bu adım kolay olmayabilir. Kadın, yeni ilişkilerde güvende hissetmek için önce eski yaralarını iyileştirmelidir.
Bu noktada, psikiyatrist desteği, kadının travmayı işlemesi ve geçmiş ilişkilerden kaynaklanan korkularını anlaması için gereklidir. Bireysel terapiler, sağlıklı sınırları öğrenme, özgüveni yeniden inşa etme ve güvende hissetmeyi sağlama konusunda destek olur.
Destekleyici bir terapi süreci ile kadın, sağlıklı bir ilişki kurmak için kendini hazır hissetmeye başlar. Bu yeni ilişkiler, kadının yeniden güven duymasını, güvenli bağlar kurmasını ve destekleyici bir çevrede kendini yeniden bulmasını sağlar.
Toplumsal cinsiyet rolleri ve kadınlara dayatılan beklentiler, şiddet mağduru kadınların kendilerini yeniden inşa etmelerini nasıl zorlaştırabilir? Bu toplumsal baskılarla başa çıkabilmeleri için kadınlara hangi stratejileri önerirsiniz?
Cinsiyetçilik, kadınların zihinsel sağlığını ve refahını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Cinsiyetçiliğin kadınlar üzerindeki bu olumsuz etkisini anlamak için cinsiyetçilik kavramının önemli bir mekanizması olan ‘cinsel nesneleştirme’ ye bakmak gerekir.
Cinsel nesneleştirmeye göre kadınlar ‘başkaları tarafından kullanılmak ya da tüketilmek’ için değer verilen objelerdir. Buradaki nesneleştirme ve dolayısıyla cinsiyetçilik, ataerkil ve sosyal yapılarla sürdürülmektedir . Böylelikle cinsiyetçiliğin bu olumsuz etkisi, travmatik bir yapılanmaya zemin oluşturmaktadır.
Toplum, kadınlardan belirli roller ve davranışlar bekleyerek, onların bağımsızlıklarını sınırlayabilir ve özgüvenlerini zayıflatabilir.
Şiddet mağduru bir kadın, toplumsal cinsiyet rollerinin ona yüklediği sorumluluklar nedeniyle kendi benliğini tanımakta zorlanabilir.
Bu baskılarla başa çıkmak için kadınlara önerilen en etkili strateji, kendi değer yargılarını tanımlamak ve sınırlarını belirlemektir. Kadın, kendini toplumun dayatmalarından bağımsız olarak değerlendirmeyi öğrenmelidir. Bu süreçte feminist terapi, kadınların kendilerini daha iyi anlamalarına, kendi değerlerini ve güçlü yönlerini keşfetmelerine yardımcı olabilir. Kadın dayanışma grupları ve destek ağları, toplumsal baskılara karşı birlik olmayı ve dayanışmayı güçlendirir.
Son olarak, şiddet gören bir kadının iyileşme sürecinde en önemli adımlar nelerdir? Şiddet sonrası travmayı geride bırakıp güçlü bir kimlik inşa edebilmesi için kadınların nelere dikkat etmesi gerekir?
İyileşme sürecinde, kadının kendisine karşı nazik davranması ve içsel yolculuğunu anlaması ilk adımdır. Kadının kendini değerli hissetmesi, travmanın kendisini tanımlamadığını anlaması ve yeni bir kimlik inşa etmesi gerekir.
Kadınlar, kendi sınırlarını tanımaya ve başkalarının onlara verdiği değer üzerinden değil, kendi değerlerini kabul ederek bir kimlik inşa etmeye odaklanmalıdır. Bu süreçte, güvendiği kişilerden ve profesyonel destekten yardım almak, kadının güçlü bir kimlik ve özgüven kazanmasına yardımcı olur.
Kendine değer veren ve öz bakımını ön planda tutan kadınlar, hem ruhsal hem de bedensel olarak sağlıklı bir kimlik oluştururlar. Travmayı geride bırakıp hayatlarında ilerleyebilmek için kadınların, güçlü bir öz saygı ve özgüven inşa etmesi, iyileşmenin en önemli adımlarındandır.
Hayatta, Kal, Diren, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken hazırladığımız haber/yazı/söyleşileri buradan okuyabilirsiniz.
(EMK)
Kaynak: https://bianet.org/